O kadar uzun zaman oldu ki seni görmeyeli. Burnumda tütüyorsun desem az kalır. Hasretini anlatacak kelime bulamıyorum.
14 Eylül 2008 günü tanışmıştık seninle. Seninle geçen 1.5 yılımı nasıl anlatsam bilemiyorum ki. Uzun zaman bekleyip zor yakaladığım mutluluğun, ellerimden kayıp gitmesini izlemek kadar zor bişey yok bilemezsin.
27 Aralık 2009 günü çekip gittin bir akşam vakti. Vakitsiz gidip acılara gark ettiğin zamandan beri rakı şişesinde balık olup geziyorum.
Bilirsin çok güzel şeyler söyleyemem Cennet Bakışlım. Şarkıları mektup yaptım sana yolluyorum...
Sana ve evlenip gittiğin o zibidiye mutluluklar diliyorum... Keşke elimden bişi gelseydi. O adamın ölmesini o kadar çok istedim ki. Seni benden alanın yaşamaması için çok dua ettim.
Bazen aklıma nerden geldiği belli olmayan şeyler geliyor. deliriyorum sanki. kafamda kurmaya başlıyorum bazı şeyleri. sonra onlar gerçekmiş gibi davranıyorum. şizofren miyim acaba? deliriyorum sanki.
gerçi gelenlerin hepsi bir Serap gibi. çölde vaha görürsün oraya koşarsın ki kumdan başka bişey değil. hayat bazen böyle oyunlar oynuyor işte.
Ama o hayatı kendimde yönlendirebilirim. Yönlendirmeliyim. Yapabilirim.
uzun zamandır içimde bir his var. sanki her köşeyi dönüşümde çıkıp gelecek gibisin. olmayacağını bildiğim halde neden böyle hissediyorum bilemiyorum. ayrı şehirlerin yaşayanı ayrı aşkların başrol oyuncusuyuz şimdi. oynadığımız aşklarda ne kadar gerçekçiyiz onu bile bilmiyoruz. senin çok gaddar olduğunu bilirim. gönlündeki darağacında kimbilir kaç aşkı idam ettin. bi ben kalemini kıramadım aşkının.
sabahı zor gecelerin karanlığını meze yapıp içiyorum yokluğunu. her yudumda sana susuzluğum artıyor. çölde susuzluktan SERAP gören birinin kuyunun başındakilere ben iyiyim demesi gibi bişey bu. dudaklarım çatlamışken yokluğundan.
ben böyle hayal etmemiştim gerçi. sağlık olsun. kader diyelim geçelim
Dün bir olay geldi başıma. Canım çok sıkıldı ama lan olm dedim sonra ne sıkıyon canını altı üstü iki tane grup. Neymiş efendim birine onu rahatsız eden bişi yazmışım. Yönetici olanda kendisini jandarma yerine koymuş silmiş benim üyeliğimi.
-sSen kimsin?
-Yönetici.
-Ne iş yaparsın sen?
-Genelde kişi silerim.
-Senin görevin bumu?
-Evet bu.
iyi tamam devam et. Allah var çok iyi bişi yapıyon. Silmeye davam et sen yavrum. Senin çapın bu kadar işte..
önceden aklımdan hiç çıkmazdın serap. ama artık aklıma gelmediğin günler oluyor. ne mutlu oluyorum bilsen seni düşünmediğim zamanlarda. kalkıp oynayasım geliyor.
bir eylüldü tanıştığımızda. aslında kandırmıştım onu photoshop öğret bana diye. buluşmak için uydurmuştum. buluşmak ve tanışmak için. gel görki aşık oldum. ilişkimizin ilk yılı çok güzel geçmişti. özüm derdi bana. özüm. özüydüm, sonra anlamadığım şeyler olmaya başladı, üzüldüm. 27 aralık akşamı ayrıldık. 1,5 yıl oldu ayrılalı. hala dökecek gözyaşım var biliyormusun.
sen gittiğinden beri, içten gülemedim hala. en son seninle içten kahkahalarla güldüğümü hatırlıyorum. içten gülmeyide, gözyaşı dökmeyide sen öğrettin bana. bu güne kadar beni ağlarken sadece 3 kişi gördü. 3 sadece 3 kişi. birisi sensin. senden başka kimse benim gözyaşlarımı görmedi göremeyecek. belki liseli gibi gelebilir ama buda sana yazdığım bi şiir. akrostij gibi ama değil...
Hatrılarmısınız eskiden idare lambaları vardı. içindeki bitmeye yakın yada hava loş olduğu zamanlarda fitili içeri çekilerek kısılırdı. hayatta aynen öyle gibi geliyor bana. yaşama umudunuz azalmaya başladığı zaman yada iyi olmak üzereyken biraz geri çekilmek lazım. ki daha iyi görebilesin. bu aynı satranç oynayan iki kişiyi dışardan izlemek gibi. insan rakibinin oyununu göremez ama dışardan bakan kişi oyunu daha iyi görür. bu yüzden insan kendi hayatına 3.ncü bir şahıs gibi bakabiliyorsa hep başarılı olmuştur. geriye çekilerek, dışardan bakarak, ve lambanın alevinin kısılması gibi enerjisini idareli kullanarak.
şu sıralar bende öyleyim. çektim sağa bekliyorum. hayat yanımdan akıyor gibi. ama aslında öyle değil. önümden geçen hayatın ilerdeki hamlelerini merak ediyorum. ve ne yapacak onu bekliyorum. yaşam enerjimi daha az tüketerek ilerideki yaşayacağım zorluklar için enerji depoluyorum.
geçenlerde bi haber okudum. 73 yaşına girmiş olan adaşım jack nicholson bugüne kadar 2000 civarında kadınla yattığını ama artık 73 yaşına geldiği için 25 yaşındaki kızlara asılmaya utandığını söylemiş. adaşım ne diye utanıyorsun. sen gel buraya iddia ederim ki bi ölene kadar seni 2000 kızla daha yatarsın.
lan adama boşanda semerini ye derler. biz burda bitanesini götürecez diye kıçımızda boza pişiyo adam nelerle uğraşıyo.utanıyormuş. sen onu benim külahıma anlat.
çok merak ettiğim bişi var. dünya ülkelerinin orduları amazonlar gibi kadınlardan oluşsaydı gerillalar molotof kokteyli yerine malafat kokteyli mi atarlardı? veya süngüyle öldürmek yerine vibratörle zevkten mi öldürülürdü esirler?
The Beast bir savaş filmi. 1991 yılında Afganistanda Rusya işgali sırasında geçiyor. takımını kaybeden bir tankın, komutanı ve askerleri arasında geçen bir trajedi diyebiliriz. film o kadar çarpıcı ilerliyor ki.
fakat burada insanın Allah inancını zedeleyici anlarda olmuyor değil. tabi bu bakış açısına bağlı. öyle olaylar oluyor ki insan önce herhangi bir sebebe bağlayamıyor. sonrasında ise o olayın bir insan tarafından yapıldığı görülüyor. burada bakış açısı gerçekten önemli.
fakat savaşın ve özellikle rusyanın mezalimi konusunda çok iyi fikirler ediniyorsunuz...
Geçenlerde bir arkadaşın tavsiyesi ile exam diye bir film izledim. film bende telefon klübesi adlı filmi çağrıştırdı. öok büyük bir şirketin kurucusuna yardımcı alınacak. bunun için en sona kalan 8 aday arasında son bir sınav daha yapılacak. hepsi bir odaya alınıyor. önlerinde bir sınav kağıdı.
sınav kağıdına zarar veremezsin. odadan dışarı çıkamazsın. bir görevli var. onunla iletişime geçemezsin. dışarıdan izleyenlerle iletişime geçemezsin.
tek bir soru ve tek bir cevap var. fakat sınav başladığında göürülüyor ki sınav kağıtlarında soru yok?
önce soruyu bulacaklar cevaplayacaklar.
işte bundan sonra işler karışıyor. soruyu bulmak için yardımlaşmaları gerekiyor ama bir yandan da rakipler. içlerindeki hırs ortaya çıkıyor.
birbirlerini satmaya çalışmalar. içlerindeki insanlığın yavaş yavaş öldüğünü hissediyorsun. kazanma hırsı hepsine galip geliyor.
bu filmi izlemenizi tavsiye ederim..
la ecdadını siktimin herifi. 2 saat beni bekletiyorsun. sonra götürdüğüm evi beğenmiyorsun. la olm sen bana eziyet diyemi geldin dünyaya. manyak herif otobüs durağının dibindeki eve buradan otobüs geçiyormu diye sorulurmu? hadi sordun diyelim. 20 dakikada bir deyince aa çokmuş ben vazgeçtim denilirmi?
off ya lan bunu sikecen ama çoğalır diye sikmedim amk..
hani sen bir gün demiştin ya ben kabul ederim ama ailemin dedikleride önemli. söylesene sana kaç kez tecavüz etmem gerek aileninde kabul etmesi için. lan 2 sene boyunca hayatımı siktin. daha ne olsun amk.